15 Kasım 2012 Perşembe

Tek başına seyahat - Porto 2

Bu anlatacağım aslında Porto'daki 3. günümdü. Tatil bitip iş telaşına düşünce, biraz gecikti yazım ne yazık ki.

*******

Porto'daki son günüm olacaktı, ertesi sabah erkenden Lizbon'a yola çıkıyordum. Gezip görmek istediğim çoğu yeri de tamamlamıştım, bu yüzden bu günü, tam da bu tatile çıkarken yapmayı düşündüğüm, acele etmeden, koşturmadan, herşeyin tadını çıkararak gezme günü ilan ettim :)
Hava da çok güzeldi, güneş başımın üzerinde muhteşem bir şekilde ışıldıyor ve içimi ısıtıyordu.
Güne Özgürlük Meydanı'nda dolaşarak ve fotoğraf çekerek başladım. Oradan, Mercado Bolhao - Bolhao Pazarı/Marketine giderek devam ettim. Pazar çok doğal ve güzeldi, çok hoşuma gitti. Pek fotoğraf çekemedim ama bir sürü hediyelik aldım. Gerçi fiyat olarak Ribiera ile pek fark olmadığını söyleyebilirim, en azından benim aldığım hediyeliklerde:)
Pazara kadar zaten yürümüştüm, pazardan sonraki kısmın da neredeyse tamamını yürüyerek gezdim.
Daracık, ama rengarenk, tam da Portekizli bir sürü ara sokaklardan yürüyerek Ribiera'ya kadar indim.  Hatta öyle sokaklardan geçtim ve o kadar uzun süre yürüdüm ki, Ribiera'ya geldiğime inanamadım bile:)
Ribiera'da, güneşin de baştan çıkarıcı etkisiyle (önceki 2 gün öyle üşümüştüm kii :)) mola verdim, meydanda bir kafede kahvemi içip, uzuuuun uzun oturdum. Etrafı izledim ve güneşin beni kemiklerime kadar ısıtmasına izin verdim.
Arkasından, Dom Luis Köprüsü'nden yürüyerek nehrin karşısına geçtim, Porto'nun fotoğraflarını çektim, oturup güzel bir yemek yedim ve Sandeman'da şarap tadımına katıldım. Villa Nova de Gaia şehrinin (aslında sadece nehrin karşısında ve yürüyerek geçiyorsunuz ama başka ir şehir işte :)) sokaklarında yürüdüm.
Porto'ya geri döndüm, Vinology denen Ribiera Meydanı'nın hemen arkasındaki tramvay durağına çok yakın bir şarap evinden şaraplarımı satın aldım ;)
Hostele götürmek biraz zor oldu, ama eve getirmek (4. kat, asansör yok :)) biraz daha zor oldu.
Olsun, Porto'da çok güzel, aslında biraz aylak ama çok keyifli bir gün geçirdim.
Akşam, Özgürlük Meydanı arkasındaki sokaklarda biraz dolandım, çok güzel restaurantlar ve kafeler var. Akşam vakit geçirmek için oldukça ideal, ayrıca da hstelim bu bölgeye çok yakındı.
Ertesi gün sabah Lizbon'a döndüm, dönerken trenimi kaçırdım (nasıl diye sormayın, n'olur), hiç ingilizce bilmeyen bir demiryolları görevilisi beni gişeye götürüp bir şekilde 30 euroluk bir sonraki trene beni 10 euro'ya bindirmeyi başardı. Nasıl olduğu hakkında hiçbir fikrim yok. Fakat , treni beklerken makineden yanlışıkla alıp içtiğim capuccinodan mıdır yoksa trenin anormal bir şekilde sallanmasından mı bilmiyorum (oysa hayatım boyunca ne araba, ne de deniz tuttu beni ) midem kötü oldu.
Lizbon'a inmez otelime gidip yattım. Hosteller çok uygun fiyata geldiği için Lizbon'daki son akşamımda kendime güzel bir otel ısmarlamaya karar vermiştim. Öyle 5 yıldız bir otel değil, butik, yerel ve rahat bir yer olsun istemiştim.
Zuza B&B'de kaldım. Sıcak bir banyo ve üzerine güzel bir dinlenme ile daha iyi oldum. Otel personeli çok cana yakın, çok yardımseverdi ve beni rahat ettirmek için ellerinden geleni yaptılar.
Akşam daha iyi hissedip,  oldukça yakın olan Barrio Alto bölgesine yürüdüm, güzel bir italyan restaurantında yemek yedim, dolaştım, biraz karanlık veI ssız görünmekle birlikte (Taksim ya da Kadıköy'e kıyasla) oldukça keyifli mekanlar bulunuyor.
Lizbon'daki akşamları geçirmek için çok uygun.
Ertesi gün,sabah kalkıp otelimde kahvaltımı ettim. Kahvaltı inanılmazdı. Bir haftadır mısır gevreği yediğimi düşününce, Portekiz mutfağından hamur işleri, değişik peynirler, omlet ve kahvaltıya özel taze meyvelerle hazırlanmış yoğurt ve waffle. Çok başarılıydı. Kahvaltı mekanı, otelin içerisindeki salon diye düşünebileceğimiz bir ortak kullanım alanında, büyük bir masadaydı ve otelde kalan  2 çift ile birlikte otelin sahibi de kahvaltıyı bizimle yaptı. Çok keyifli bir kahvaltı, güzel yemekler ve birisi California, diğer Berlin'den gelen 2 çiftle çok keyifli bir sohbet oldu.
Sonra Belem'e gidip, Nata alıp geri gldim, sokaklarda yürüyerek otele, oradan da havalanına gittim.
Portekiz seyahatim için Zuza çok keyifli bir final oldu, ama ne yalan söyleyeyim, kalbim Porto'da kaldı. Lizbon uzun bir tarihçeye sahip, kozmoolit, farklı kültürleri barındıran keyifli bir şehir. Ama Porto, ahh Porto. Daha küçük, daha samimi, daha az bozulmuş ve daha doğal. İnsana huzur veren, ayrıca çok da romantik bir şehir bence. Kesinlikl tekrar gitmek isterim.

******

Eveeet, Portekiz izlenimlerim bu şekilde. Umarım gitmek isteyenlere de güzel bir rehber olur.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder