31 Ocak 2019 Perşembe

Yazmak ya da yazmamak

Neredeyse 6 yıl olmuş yazmayalı, ama bu bir çeşit klasik zaten; hayatın ve düşüncelerin sarmalında kaybolup, yazmaktan uzaklaşmak
o ya da bu şekilde, aslında, biraz da kendinden uzaklaşmak...

sorgulamaya ne kadar devam etsen de düşüncelerde, aslında insan biraz da yazarak toparlıyor düşüncelerini, hatta kendi adıma biraz da yazarak düşünüyorum...
tüm sorularım, sorgulamalarım, hayata bakışım, hayata karşı duruşum, biraz da yazarak belirleniyor aslında. 
Yazarak daha kolay buluyorum yolumu, tüm o karmakarışık düşünceler labirentinde...

peki ne oldu da 6 yıldır yazmadım acaba ? 
Yazmayı bıraktım, okumayı bıraktım (bir nevi), bu aslında bir çeşit gönüllü kayboluş değil miydi tüm o düşüncelerin labirentinde...

Düşüncelerimden mi korkmuştum acaba, yoksa düşünmenin kendisinden mi,  hatta hissetmekten mi, yaşamaktan mı?

en son yazdığım hayatım için ne istiyorum sorularına yanıt mı buldum acaba ? 
Ya da ararken kayıp mı oldum ? 

Durdum, sanırım sadece durdum...
Bir şekilde durdum...
Elbette aslında durmuyor insan, nefes aldığın sürece hareket ediyorsun, ileriye geriye gidiyorsun, gün doğuyor, gün batıyor ve sen yaşıyorsun, durmuyorsun

İsteyerek ya da değil, bilerek ya da değil, öğreniyorsun,seviyorsun, canın acıyor, özlüyorsun, seviniyorsun, umutlanıyorsun, düşünüyorsun, o labirentin sokaklarında yürüyorsun, sadece okumadan ve yazmadan, biraz da körlemesine yürüyorsun; kayboluyorsun, dümdüz hedefe gitmiyorsun, ama bu da bir yolculuk ve her yolculuk gibi, varış noktası kadar değerli en az...


Yani durmak istesen de duramıyorsun, belki durduğunu sanıyorsun, bazen upuzun bir yolculuk yapıp kendini başladığın noktada buluyorsun, ama bu yaptığın yolculuğu ve etkilerini silmiyor aslında...

o zaman hayatın getirdiklerini kucaklamak  ve yeni yolculuklara yelken açmak lazım; her nerede sonlanacaksa da...