4 Kasım 2012 Pazar

Tek başına seyahat - Lizbon 3

Dün çok yorgundum yazamadım. Bugün 2 günü birden aradan çıkartmayı düşünüyorum :)

*****
Avenidad Liberdade
Dün sabah kahvaltımı erkenden edip, yollara düştüm. Marques do Pombal denen, Lizbon şehrinin merkezindeki bir meydandan başlayarak Avenue Liberdade üzerinde yürümeye başladım. Sabahın körü olduğu için, sokaklar oldukça boştu ve henüz mağazalar bile açılmamıştı.
Çok çok uzun olmayan, yürüyerek gezmek için çok elverişli, her iki tarafında bolca ağaçlar bulunan güzel bir bulvar burası.
Genişçene bir Nişantaşı caddesi gibi düşünebilirsiniz, çünkü oradaki markaların pek çoğunun mağaasını gördüm :) (Gucci, Prada, Ermenegildo Zegna, vs.)
Sabah yağmur sonrası (hatta hala biraz atıştırıyordu) boş sokaklarda yürüyüp, fotoğraf çektim. Bulvarın sonunda Restauradores Meydanı'na çıkılıyor. Büyük bir meydan, restaurantlar, cafeler, mağazalar var.
Bu meyadana çok yakın bir kafede oturup kahvemi içip Nata tatlılarımı yedim. Pasteis de Belem'de yapılanların daha güzel olduğunu kesinlikle söyleyebilirim :) Bu arada ben otururken indiren sağanak yağmurdan hiç bahsetmiyorum bile.
Bu uzun bulvarın ve meydanın ardından, yollar daralıyor ve nehre doğru inen sokakları dik kesen başka pek çok sokak önünüze çıkıyor.
Sisler içerisindeki Sao Jorge Kalesi -
Santa Justa Asansöründen
Bu sokaklarda çok ilerlemeden önce, hemen sağda Lizbon Asansörü'nü (Elevador de Santa Justa) görebilirsiniz. Baixa denen daha alçakta bulunan bir bölgeyle Largo do Carma denen daha yukarıdaki başka bir bölgeyi birbirine bağlayan bir asansör bu. 1800'lü yılların sonunda yapılmış, görüntü olarak oldukça estetik olduğu gibi, yukarıdan şehir manzarası da oldukça hoş bence.
Oldukça sisli ve kapalı bu günde, çektiğim fotoğraflar da günün karakteristiğini yansıtır nitelikte oldu. Biraz karanlık, biraz gri, biraz kapalı ve sisli. İçim kararmadı desem de yalan olur tabi ama yine de güzel bir gündü.
Beni karşılayan Lizbon Kapısı'ndan geçerek nehir kenarına kadar geldim.
Dün yerine getirmem gereken pek çok ödevim vardı. Hiç oyalanmadan, hatta yakınında geçmesi gereken 28 numaralı tramvayı bile beklemeden, Kale'ye doğru yola çıktım. Mesafe haritadan bakınca çok kısa, ama Lizbon'un pek çok diğer kısmı gibi çok yokuş bir bölgede. Bir yokuşu çıktım ve hemen sağ tarafta girişinde asansörü de olan bir alışveriş merkezi/market v.b. vardı. Asansörü kullanarak kendinizi daha yukarıdaki bir sokağa atabiiyorsunuz, öncesinde ve sonrasında çıktğım yokuşlar bir yana, bu asansör beni tam 7 kat yüksekliğindeki bir yokuşu/merdiveni çıkmaktan kurtardı Yapandan Allah razı olsun diyoruz :)
Kale'den Lizbon'a bakış
Kale görülmesi gereken bir yer, oldukça iyi korunmuş bence. Şehri yukarıdan gören güzel noktalardan birisi ve surlarda yürümek, fotoğraf çekmek, sadece şehre bakmak bile keyifli. Hatta şanslıysanız, Kale'ye gittiğinizde, konser ya da gösteri sanatları performanslarına rastlayabilirsiniz.
Vaktim giderek azaldığından, bir taksiye atlayarak Sintra trenlerinin kalktığı Rossio istasyonunun yolunu tuttum. Taksi şoförü, çok az ingilizcesiyle bile çok tatlı ve sıcakkanlıydı,  5 dakikalık yolda bile sürekli benimle sohbet etmeye çalıştı :)
Yaklaşık 35 dakikalık bir tren yolculuğuyla Sintra'ya vardım. Burada tren istasyonundan biraz uzakta eski/tarihi Sintra şehri ve yakın çevresinde de pek çok saray var. Eğer böyle şeylerden keyif alıyorsanız,  yüksekte, sisler ve uzun uzun ağaçlı ormanlarla çevrelenmiş sarayların bir kısmı yürüyüş mesafesinde. Tabi yürüyüş dediysem, sağlamında 1:30 ya da 2:00 saatlik yürüyüş mesafesi, hem de oldukça yokuş.
Şehrin yakın çevresindeki sarayları görmek için aynı zamanda tren istasyonundan çıktığınızda hemen sağ taraftan kalkan otobüsler var. 5 euro vererek, farklı rotalara sahip bu otobüslerden birisine ya da birkaçına binebilirsiniz. Sarayları görüp şehre dönebilirsiniz. Ya da benim yaptığım gibi ring olan otobüslerden birine binip hepsini sadece dışarıdan izleyip şehre dönerek ( tren istasyonunun olduğu yere değil, tarihi şehre) güzel bir yemek yemeye de vakit ayırabilirsiniz :)
Ve evet deniz mahsulleri burada gerçekten taze ve güzel, yanına da güzel bir Porto şarabıyla tadına doyum olmuyor:)










Sintra'dan dönüşte bir tek görevim kalmıştı geriye, Oriente istasyonunun görmek. Oraya kadar gitmişken hemen yanındaki Vasco De Gama alışveriş merkezine de uğradım. Bünye alışmış bir kere, belirli sürelerde bir AVM şart :) ( şaka bir yana , oradan aldığım aparat sayesinde fotoğraflarımı buraya ekleyebildim :))
Pek çok ödevimi yerine getirdim ve de aslında Lizbon defterini, en azından bir süreliğine (2 gün sonra tekrar orada olacağım) kapatmış oldum :)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder