21 Mayıs 2012 Pazartesi

Eskişehir gezisi - 2

Eveeet, nerde kalmıştık...
En son Adalar'daki kahvaltıdan sonra Odunpazarı evlerine doğru yola çıktık.
Biz arabayla gittik, ancak şehir merkezinden toplu taşıma
 ya da vaktiniz varsa yürüyerek de ulaşılabilecek bir yer.
Odunpazarı semtindeki eski evlerin Büyükşehir Belediyesi tarafında restore edilerek kullanıma açılması sonucunda  orijinal ve estetik bir ortam oluşmuş.
Eski evler gerçeğine uygun bir şekide restore edilerek, butik otel, Cam Sanatları ya da Karikatür müzesi gibi kültüre ve sanatsal kullanım amaçlarının yanı sıra, seyahat acentası, restoran, dernek v.b. olarak da kullanılmaya başlanmış.




Odunpazarı evlerindeki gezimize Atlıhan Çarşısı
ile başladık. Restore edilmiş olan çarşı, eğer lüle
taşından yapılmış olan takı v.b. almak istiyorsanız
en uygun duraklardan bir tanesi.Burada lüle
taşından yapılmış takı, satranç taşı, tespih v.b. pek
 çok objeler satan mağazaların tamamı Belediye
tarafından da sertifikalandırılmış ve aldığınız
ürünlerin orijinal olduğuna emin olabiliyorsunuz.
Hediyelik yada kendinize almak için pek çok ürün
bulabilirsiniz.
 Buradan Kurşunlu Külliyesine geçtik. Eski külliye restore edilmiş; bir kısmı mevlevilere ait bir dernek, bir kısmı nikah salonu, bir kısmı da, lüle taşı müzesi olmuş.





Lüle taşı müzesinde yer alan objeler gerçekten birer sanat eseri. Hepsi incelik ve ustalığın gerçek bir sentezi.







Buradan cam atölyesine giderek, camdan bir vazonun yapılışına baştan sona şahit olduk. Ne kadar zor bir iş; fiziksel koordinasyonun yanı sıra yaratıcılık ve sabır gerektiriyor.




Odunpazarı evlerinin ana yola yakın bir kısmında Cumhuriyet müzesi var, orayı da gezdik. Genel olarak Cumhuriyetin ilk döneminden Atatürk ağırlıklı fotoğraflar, Atatürk'ün bazı kişisel eşyaları ve aynı dönemlerden gelen gazetelerden oluşuyor. Fotoğraflara bakarken, ister istemez o dönemi, Kurtuluş Savaşı'nı ve bizim bugün bu hayatı yaşayabilmemiz için dökülmüş kanları verilmiş canları düşünüyorsunuz ve etkileniyorsunuz.
Müze gezimiz de bitince, soluğu Kentpark'ta aldık. Eskişehir'de çok güzel, büyük parklar yapmışlar. Kentpark da onlardan bir tanesi, çok büyük bir alanda yeşil alan, kafe, restaurant, kocaman boyutta bir havuz ve bir de yapay plaj var. Yapay plaj gittiğimizde bakımdaydı, ama geçen yıl normaldeki halini de görmüştüm. Gerçekten bir plaj :) Hem de Eskişehir'de. Biz gittiğimizde bile çok sıcaktı ki, yazın çok faydalı bir o kadar da kalabalık olacağını düşündük :)
Ertesi güne, şehir merkezindeki "Acıktım Kafedeyiz" diye bir yerde kahvaltı ederek başladık. Evet, isim süper:) Kendisini Four Square'den bulduk, gezi boyunca çok işimize yaradığını belirtmeliyim.




Süper bir kahvaltı sonrası, Sazova'daki Bilim Kültür Sanat parkına gittik. Pek çok büyük şehrimizin bile sahip olmadığı türden, ailelerin çocuklarını götürebileceği, hem çok büyük bir yeşil alan, hem de içerisinde gerçekten çocukların çok ilgisini çeken "Korsan Gemisi", henüz inşaatı tamamlanmamış, ama görüntüsüyle bile yeterince ilgili toplayan Şato, suyun kaldırma kuvvati ve yer çekimiyle ilgili birkaç deney düzeneği, su sporları için kullanılabilen bir yapay gölet, kafe ve restaurantlar var.Parkın etrafını küçük bir tren ile gezebiliyorsunuz. Yurtdışında pek çok ülkede bulunan tema parklarından esinlenerek yapılmış ve daha önünde çok yol bulunmakla birlikte, yine de çocuklar için gerçekten cennet gibi.
Sadece 2 parkın da en önemli sorunlarından bir tanesi, daha yeni oldukları için ağaçlar henüz çok büyümemişler ve yeterince gölge yer yok.
Bunun dışında, parkın hemen dışında, Bilim Deney Merkezi ve Uzay Evi var. Belirli saatlerde rehber ile gezilebiliyor. Bu yüzden planlı programlı gidip hatta önceden rezervasyon yaptırmanızı tavsiye ederim. Biz saatlerimiz tutmadığından gezemedik, sadece bahçesindeki birkaç ufak düzeneği görüp, uçağın yanında fotoğraf çektirebildik :)

Özet olarak, Eskişehir gezimiz çok güzeldi çok keyif aldık.
Gidenlere tavsiyem,

  • Parkları mutlaka gezin, Kentpark, Şelale Park ve Bilim Kültür Sanat Park'larını çok beğeneceksiniz. 
  • Şehir merkezinde trafiğe kapalı, İstiklal benzeri büyük bir çarşı caddesi var, mağazalar, kafeler ve keyifli vakit geçirmek için pek çok yer var. 
  • Odunpazarı Evleri, urşunlu Külliyesi, Cam Sanatları Müzesi, Adalar mevkii, mutlaka görüp vakit geçirmek gereken yerler.
  • Ulaşım imkanınız var, şehrin biraz dışında Yazılı Kaya var, tarihle ilgilenenlerin ilgisini çekebilir. 
  • Çibörek yemek için herkes Papağan diyecektir, ama değil :) Odunpazarı evlerinin üst tarafında, Kurşunlu Külliyesinin hemen solunda kalan Tatar Kırım Kültür Derneği var. Çibörek yemeniz gereken yer orası. Gerçekten muhteşem, Papağan'dakiler midenize oturur; benden söylemesi :)
  • En önemlisi : Akşam dışarı çıkın!!! Şehir merkezinde uzunca bir sokak iki taraflı barlarla dolu. Türkü bar'dan tutun da karaoke bar'a kadar aklınıza gelebilecek pek çok değişik format var. Bunun dışında, Haller Gençlik Merkezi'nde canlı müzik, 222 Park'ta Cumartesi geceleri Neslihan Demirtaş çıkıyor, türkçe pop sevenlerdenseniz (yenisinden değil, daha çok eskilerinden söylüyor) oldukça başarılı. 
Aslında durum şu, çok renkli bir gece hayatı var; genç nüfus çok. Fiyatlar çok makul, müzikler güzel, ortamlar genel olarak nezih, İstanbul'daki gibi gereksiz ve rahatsız edici kalabalıklar yok, biz bu gidişimizde fazla tecrübe edemedik ama yine de gittiğimiz yerde de çok eğlendik, çok keyifli vakit geçirdik ve çok komik   rakamlar ödedik.
Eskişehir çok güzel ve keyifli bir şehir olmuş; herkese tavsiye ediyorum.
Hatta trenler çalışıyor olsaydı, sırf hafta sonu eğlencesi için bile gitmeyi düşünüyorduk, o kadar yani :)




3 Mayıs 2012 Perşembe

Eskişehir gezisi -1

Bildiğiniz üzere 1 mayıs resmi tatildi; ancak çalıştığım firma kendi kendine 30 Nisan'ı da tatil edip toplamda 4 günlük bir süreyi bize tatil olarak reva görünce, ben de hemen birkaç arkadaşımı ayarttım ve bu 4 günü Eskişehir'de geçirmek üzere organize olduk.
Çok da iyi geldi açıkçası; hava da çok güzeldi ve amele yanıklarım dışında yine çok güzel çok keyifli anılarla döndük Eskişehir'den.
Beraber gittiğimiz arkadaşlardan birisinin biraz rahatsız olması sebebiyle, gece çok fazla dışarıya çıkamadık; o kısımda anlatacaklarım biraz daha eskiye, 1,5 yıl önce, 2010 29 ekim'inde Eskişehir'i ilk gördüğüm günlere dayanıyor olacaktır.
Cumartesi günü öğlen saatlerinde Eskişehir'e doğru yola çıktık. Yol üzerinde Adapazarı'nda yemek molası verip, şehrin içinde, İsmail'in yerinde köfte yiyerek gezimize başlamış olduk. Köfteler oldukça lezzetliydi; çok şık bir yer yapmışlar, genel olarak ortam ve servisten de memnun kaldık. Üstüne de bir kabak tatlısı yedik, ki hatay usul kireçte kabak tatlısı kadar olmasa da; oldukça lezzetli, fırınlanmış bir kabak tatlısıydı. Biraz yanmış olmakla birlikte, üzerinde sırayla kaymak, tahin ve fındıkla servis edilmişti ve yolunuz düşerse tadına bakmanızı tavsiye ederim.
Yolumuza devam edip öğleden sonra saatlerinde Eskişehir'deki otelimize vardık. SRF Hotel adında, internetten rezervasyon yaptırdığımız bir otelde kaldık. otel yepyeni ve oldukça temiz, ferahtı. Kendi kendimize yaptığımız seçimin sonucunun bu kadar iyi çıkmasına sevinerek, odada biraz dinlendik.
Havelka'da yemek
Akşam  saatlerinde yemek yemek ve dolaşmak için otelimize de çok yakın bir mesafede bulunan Espark alışveriş merkezi yakınındaki mekanlara doğru yol aldık.
Yan yana, Havelka, Kahve Diyarı, Kahve Dünyası ve Kafepi vardı; ki bu mekanların bir kısmı zaten İstanbul'lular için çok tanıdık. Kafepi'de şansımızı denedik, ama kapısındaki kocaman güvenlik görevlileri rezervasyonumuz yoksa giremeyeceğimizi söyleyerek bizi geri çevirdi :)
Yemek yemeyi planladığımızdan kendimizi Havelka'da bulduk. Ortam da fiyatlar da İstanbul'dakinden çok farklı değildi.
Buradan da, eskiden yıkık dökük bir hal binası iken, sonrasında bir gençlik merkezine dönüştürülmüş olan, içerisinde cafeler, barlar, mağazalar bulunan ve genelde akşamları da canlı müzik yapılan "Haller Gençlik Merkezi" ne gittik.
















Çok keyifli bir yer haline gelmiş ve aslında günümüz
Eskişehir'inin ruhunu yansıtan yerlerden bir tanesi.
Tıpkı tüm şehir gibi, öğrencileri baz alarak tasarlanıp
hayata geçirilmiş, ancak yerlisi turisti herkesin
faydalanabildiği şehrin kendisine ait yaşam alanlarından
bir tanesi. Canlı müziğin de bitişiyle birlikte, yavaş yavaş
odalarımıza döndük.










Ertesi sabah güne, Adalar mevkiinde, Porsuk kenarında kahvaltı ederek başladık.
Öğrenci şehri olması dolayısıyla da, oldukça ucuz bir şehir. Pazar sabahıydı ve gittiğimiz kafede 8,5 TLye açık büfe kahvaltı ettik :) fena da değildi açıkçası :)







Keyifli kahvaltımız sonrasında, Porsuk kıyısından
Tülomsaş fabrikasına yürüyerek "Devrim" arabasını gördük.
Fabrika, halen, vagon ve lokomotif üretimiyle hizmet vermekte.







Devrim arabası da, arada hala bakım amaçlı yerinden çıkartılıp kısa mesafelerde hareket ettiriliyormuş ve daha yeni bir kat boya atılmış :) Bunlar da gezimizin gereksiz ama sevimli bilgileri:)
Yarın, Odunpazarı, Atlıhan Çarşısı, Kurşunlu Camii ve Külliyesi'ni anlatacağım; ama bugünlük bu kadar :)