3 Mayıs 2012 Perşembe

Eskişehir gezisi -1

Bildiğiniz üzere 1 mayıs resmi tatildi; ancak çalıştığım firma kendi kendine 30 Nisan'ı da tatil edip toplamda 4 günlük bir süreyi bize tatil olarak reva görünce, ben de hemen birkaç arkadaşımı ayarttım ve bu 4 günü Eskişehir'de geçirmek üzere organize olduk.
Çok da iyi geldi açıkçası; hava da çok güzeldi ve amele yanıklarım dışında yine çok güzel çok keyifli anılarla döndük Eskişehir'den.
Beraber gittiğimiz arkadaşlardan birisinin biraz rahatsız olması sebebiyle, gece çok fazla dışarıya çıkamadık; o kısımda anlatacaklarım biraz daha eskiye, 1,5 yıl önce, 2010 29 ekim'inde Eskişehir'i ilk gördüğüm günlere dayanıyor olacaktır.
Cumartesi günü öğlen saatlerinde Eskişehir'e doğru yola çıktık. Yol üzerinde Adapazarı'nda yemek molası verip, şehrin içinde, İsmail'in yerinde köfte yiyerek gezimize başlamış olduk. Köfteler oldukça lezzetliydi; çok şık bir yer yapmışlar, genel olarak ortam ve servisten de memnun kaldık. Üstüne de bir kabak tatlısı yedik, ki hatay usul kireçte kabak tatlısı kadar olmasa da; oldukça lezzetli, fırınlanmış bir kabak tatlısıydı. Biraz yanmış olmakla birlikte, üzerinde sırayla kaymak, tahin ve fındıkla servis edilmişti ve yolunuz düşerse tadına bakmanızı tavsiye ederim.
Yolumuza devam edip öğleden sonra saatlerinde Eskişehir'deki otelimize vardık. SRF Hotel adında, internetten rezervasyon yaptırdığımız bir otelde kaldık. otel yepyeni ve oldukça temiz, ferahtı. Kendi kendimize yaptığımız seçimin sonucunun bu kadar iyi çıkmasına sevinerek, odada biraz dinlendik.
Havelka'da yemek
Akşam  saatlerinde yemek yemek ve dolaşmak için otelimize de çok yakın bir mesafede bulunan Espark alışveriş merkezi yakınındaki mekanlara doğru yol aldık.
Yan yana, Havelka, Kahve Diyarı, Kahve Dünyası ve Kafepi vardı; ki bu mekanların bir kısmı zaten İstanbul'lular için çok tanıdık. Kafepi'de şansımızı denedik, ama kapısındaki kocaman güvenlik görevlileri rezervasyonumuz yoksa giremeyeceğimizi söyleyerek bizi geri çevirdi :)
Yemek yemeyi planladığımızdan kendimizi Havelka'da bulduk. Ortam da fiyatlar da İstanbul'dakinden çok farklı değildi.
Buradan da, eskiden yıkık dökük bir hal binası iken, sonrasında bir gençlik merkezine dönüştürülmüş olan, içerisinde cafeler, barlar, mağazalar bulunan ve genelde akşamları da canlı müzik yapılan "Haller Gençlik Merkezi" ne gittik.
















Çok keyifli bir yer haline gelmiş ve aslında günümüz
Eskişehir'inin ruhunu yansıtan yerlerden bir tanesi.
Tıpkı tüm şehir gibi, öğrencileri baz alarak tasarlanıp
hayata geçirilmiş, ancak yerlisi turisti herkesin
faydalanabildiği şehrin kendisine ait yaşam alanlarından
bir tanesi. Canlı müziğin de bitişiyle birlikte, yavaş yavaş
odalarımıza döndük.










Ertesi sabah güne, Adalar mevkiinde, Porsuk kenarında kahvaltı ederek başladık.
Öğrenci şehri olması dolayısıyla da, oldukça ucuz bir şehir. Pazar sabahıydı ve gittiğimiz kafede 8,5 TLye açık büfe kahvaltı ettik :) fena da değildi açıkçası :)







Keyifli kahvaltımız sonrasında, Porsuk kıyısından
Tülomsaş fabrikasına yürüyerek "Devrim" arabasını gördük.
Fabrika, halen, vagon ve lokomotif üretimiyle hizmet vermekte.







Devrim arabası da, arada hala bakım amaçlı yerinden çıkartılıp kısa mesafelerde hareket ettiriliyormuş ve daha yeni bir kat boya atılmış :) Bunlar da gezimizin gereksiz ama sevimli bilgileri:)
Yarın, Odunpazarı, Atlıhan Çarşısı, Kurşunlu Camii ve Külliyesi'ni anlatacağım; ama bugünlük bu kadar :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder