14 Mart 2012 Çarşamba

İstanbul Modern- Restaurant

İstanbul Modern'in resmi internet sayfasından alınmıştır. 
Van Gogh Alive'dan hemen sonra, yan taraftaki İstanbul Modern müzesi içerisindeki restauranta geçtik.
İstanbul'da böyle bir yer olup da, bilmediğime gerçekten hem şaşırdım, hem üzüldüm.
Muhteşem bir deniz manzarası ve neredeyse, bırakın masayı, tek bir boş sandalye bulmanın bile çok zor olduğu bir yoğunluğa rağmen, güzel ve özenli servisleriyle, restaurantı çok başarılı buldum.
Menü oldukça geniş, İtalyan yanı ağır basan (pizza, makarna v.b.), ancak ev yapımı mantı ya da pideli köfte gibi yerel lezzetlere de göz kırpan bir menüleri var.
Güzel şarapları var, ama deneyemedim, saat bunun için biraz erkendi :)
Şu anda hayalim, hafif serin bir yaz/bahar gecesinde, önceden rezervasyonumu yaptırıp, balkon/terastaki masalardan birine kurularak, kırmızı şarabımı yudumlamak şeklinde.
Yemeklerin zaten başarılı olacağına inanıyorum, ama o manzarada hem yemek, hem şarap, hem de sevdiğin insanlarla güzel bir sohbet, eşsiz olacaktır diye düşünüyorum.
Fiyatlar ortalamanın biraz üzerinde, bu tarih itibariyle, ortalama bir yemek (alkolsüz olarak) 30-40 TL civarında tutacaktır, şarap, tatlı, kave v.b. eklere giderseniz tahmin edileceği üzere aynı oranda hatta şarabın çeşidine bağlı olarak biraz daha fazla artabilir.
Ancak önce Van Gogh Alive ile, gözlerime,kulaklarıma, beynime ve ruhuma, ardından da İstanbul Modern'in restaurantında mideme ve tat alma duyuma bir ziyafet çektiğimi söyleyebilirim :)

Van Gogh Alive Experience




Bu yazımda, geçtiğimiz Pazar günü gittiğim Van Gogh Alive Experience'dan bahsetmek istiyorum
Pazar günü, 2 arkadaşımla birlikte, Antrepo'daydık.
Çok büyük ve yüksek tavanlı bir oda içerisinde, yüksek çözünürlüklü pek çok projeksiyon  cihazından, odanın duvarlarında ve tabanında bulunan ekranlara Van Gogh'un en çok bilinen resimleri, oldukça detaylı ve yakın plan yansıtılıyor; bu görsel şölen, muhteşem müzikler ve ressamın özelikle yıllar boyunca kardeşi Theo'ya yazdığı mektuplarda yapılan alıntılarla birlikte, gerçekten bir sergi olmaktan çıkıp bir deneyime dönüşüyor.
Resimler ya da çalışmalar, alıntılar kronolojik sıra takip ediyor ve bu şölen yaklaşık 1 saat sürüyor, ki ben aslında saate bakana kadar zamanın nasıl geçtiğini bile anlamadım :)
Ressamdan yapılan alıntılar, dünyaya bakış açısı, sanatı ve giderek artan hastalığıyla ilgili ipuçları vermenin çok ötesine geçiyor, gerçekten muhteşem müzikler ve kocaman boyutta resimlerle sizi ressamın yaşamında bir gezintiye çıkartıyor.
Bu 1 saat içerisinde, Van Gogh'un; zaman zaman umut dolu, zaman zaman spritiüel, zaman zaman karmaşık ve dengesiz, zaman zaman da acılarla dolu dünyasında bir gezi yapıyorsunuz.
1,5 saatten fazla içeride kaldık, aslında daha da kalınabilir, tekrar da gidilebilir. Ressamın karmaşık ama yaratıcı doğasının sizi sarsan, kışkırtıcı etkisi hissediyorsunuz.
İçeriye girmeden önce, ressamın özellikle ünlü ve görsel şölen içerisinde kullanılmış olan resimlerine ve bu resimleri hayatının hangi dönemlerinde çizdiğine dair duvar panoları var; bunları okuyarak içeriye girmek de etkiyi arttıracaktır.
Bir sanatçının kafasının içerisinde dolaşıp çıkmış gibi hissettim kendimi; o sancılı yaratma süreci, yaşanan zorluklar, ressamın doğaya, Tanrı'ya, büyük bir yaratma gücüne olan inancı ile hayat nasıl tutunmaya çalıştığı, zaman zaman ne kadar karamsarlığa düştüğü, zaman zaman ne kadar umut ve hayat dolu olduğunu iliklerime kadar hissettim.
Seçilen müzikler de, alıntılar da, resimler de, uzun ve detaylı bir uğraşının sonucu belli ki.
Ben bu deneyimi herkese tavsiye ediyorum, herkes üzerinde farklı  bir etki yaratacağına inanıyorum, ama kimse oradan etkilenmeden, herhangi bir şey hissetmeden çıkmayacaktır, inanıyorum :)